
Hakkımızda
Kedrion Biopharma; Hemofili, Primer İmmün Yetmezlikler ve Rh uyuşmazlığı gibi nadir ve sekel bırakıcı hastalıkları ve rahatsızlıkları önlemek ve tedavi etmek üzere plazma toplayıp parçalara ayırarak plazma kaynaklı ürünler üreten ve tüm dünyaya dağıtan İtalya merkezli uluslararası bir biyofarmasötik şirkettir. Kedrion, Türkiye’deki faaliyetlerini, İmmünoloji, Nöroloji, Hematoloji, Yoğun bakım ve Transplantasyon hastalarının tedavisine yönelik çeşitli ilaçlar ve ruhsatlı ürünler sunan Kedrion Betaphar adlı iştiraki aracılığıyla yürütmektedir.
OKUMAYA DEVAM EDİN
Hakkımızda
Kedrion Biopharma; hemofili ve immün sistem yetmezlikleri gibi ciddi hastalıkların, bozuklukların ve rahatsızlıkların tedavi edilmesinde kullanılmak üzere plazma toplayıp ayrıştırarak plazma kaynaklı terapötik ürünler üreten ve dağıtan uluslararası bir şirkettir.
Kedrion 2001 yılında İtalya’da kurulmuştur, ancak kendisini doğuran şirketlerin kökenleri, kan ve plazma kaynaklı ürünlerin üretimi alanında onlarca yıl öncesine uzanmaktadır. Aile şirketi olarak hayata atılan kuruluş, yalnızca ürünlerinden faydalanan insanların refahına değil, aynı zamanda faaliyet gösterdiği kişi ve toplumlara da yüksek değer vermektedir.
Kedrion Betaphar 2012 yılında kurulmuş olup Ankara ve İstanbul’da şubeleri bulunmaktadır. Etik standartlarımız ve iş ahlakı kuralları çerçevesinde açık ve net olarak tüm faaliyetlerimizi sıkıca gözeterek özel ve kamu sağlık kurumları ve çalışanları, doktorlar, eczacılar ve sağlık dernekleri ile başarılı ve güvenilir bir iş birliği içerisindedir.
Dünya genelinde Kedrion
Kedrion Biopharma İtalya Ulusal Sağlık Sistemi ile uzun yıllara dayalı bir işbirliği içerisinde olup plazma kaynaklı ürünlerde kendi kendine yeterlilik hamlesinde ülkeyle ortaklık yürütmektedir. Bu deneyimi ve hedefimize olan bağlılığımızı dünyanın dört bir yanındaki potansiyel işbirlikçilerimize getiriyoruz. Son yıllarda, Kedrion, faaliyetlerini sadece Kedrion Biopharma Inc. aracılığıyla Amerika’ya değil Macaristan’a da taşımıştır. Günümüzde yaklaşık 100 ülkede faaliyet göstermektedir. Ayrıca, hemofili tedavisinde ve Fetus ve Yenidoğanın Hemolitik Hastalığına (HDFN) yol açabilen bir bozukluk olan Rh uyuşmazlığını önlemeye yönelik çok önemli ürünlerin haklarını almanın yanı sıra toplama ve üretme kapasitesine de kavuşmuştur.
Kedrion, büyümesini sürekli kılmaya, deneyimini, bilgi birikimini ve teknolojisini daha geniş bir ölçekte paylaşarak dünya genelinde tüm sağlık sistemlerinde ve topluluklarda plazma kaynaklı ürünlerin kendi kendine yeterliliğini geliştirmeye ve nadir hastalıklardan tedavi gören insanlara daha sağlıklı ve daha az kısıtlanmış hayatlar sunmaya can atmaktadır.
Vizyon
Herkesin yaşam, özgürlük ve kişisel güvenlik hakkı vardır.
Bazen doğal, kazayla oluşan veya sosyal nedenler doğal yaşam, özgürlük ve kişisel güvenlik hakkına engel olur. Ürünlerinin özel niteliğinden ötürü Kedrion, insanların bu haklardan yararlanmasını önleyen bu engelleri azaltma veya ortadan kaldırma noktasında insanlara, topluluklara ve kurumlara destek vermektedir. Kedrion, doğal hakların (yaşam, özgürlük, güvenlik) mümkün olan en iyi koşullarda yaşama hakkına dönüştürülmesine yardımcı olmaktadır.
Bu nedenle, kanda üretilen ve rejenere edilen, korunan ve taşınan bu yaşam enerjisini toplayarak, dönüştürerek, etkin ve kullanışlı hale getirerek kişiden kişiye aktarılabilmesini sağlamakta ve herkesin kendi temel haklarından yararlanmasını temin etmekteyiz.
* Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, madde 3.
Misyonumuz
Kedrion, nadir ve sekel bırakıcı hastalıkları ve bozuklukları tedavi etmek ve önlemek için kullanılan insan plazması kaynaklı tıbbi ürünlerin üretimini ve dağıtımını yapmaktadır. Kedrion, İtalya’da öncü konumunu sürdürme ve uluslararası pazar payını artırma amacıyla mükemmel endüstri standartlarını sürdürmek için çalışmakta ve sürekli gelişimi şiar edinmektedir. Tıp ve bilim çevrelerinin ve müesseselerin itibarlı ortağı rolünü pekiştirmeye gayret etmektedir.
Kedrion’un arzusu, yine teknoloji transferi yoluyla plazma kaynaklı ürünlerin elverişliliği noktasında kendi kendine yeter hale gelmeyi amaçlayan bu ülkelerin ulusal sağlık sistemlerinin stratejik ortağı olarak sahip olduğu dünya çapındaki rolü daha da ileriye taşımaktır.
Kedrion, kendi vizyonu ve sorumluluk, şeffaflık, insanlara güven ve saygı olmak üzere temel değerleri eşliğinde yatırımcılar, çalışanlar ve yerel topluluklar için refah üretmektedir.
Taahhütlerimiz
Sosyal Sorumluluk
Birlikte çalıştığımız ve hizmet verdiğimiz tüm topluluklara saygı duyan sorumlu dünya vatandaşları olarak hareket etmek.
Şeffaflık
Tüm paydaşlara doğru ve kapsamlı bilgiler sunmak.
Kalite ve Güvenlik
Her daim tüm ürünlerimizin ve süreçlerimizin kalitesine ehemmiyet vererek müşterilerimize, işbirlikçilerimize ve çalışanlarımıza ilgi ve saygı göstermek.
ÜRÜN PORTFÖYÜ
İtalyan Sağlık Sistemi ile işbirliği halinde sahip olduğu güvenilir ve başarılı deneyimin, büyük ölçekte uluslararası operasyonlara açılmasının ve temel araştırma ve geliştirme taahhüdünün bir sonucu olarak, Kedrion’un plazmadan üretilen ürün yelpazesi geniş ve çeşitlidir.
Yenidoğanlarda görülen hemolitik hastalıklardan immün yetmezliklerine ve hemofiliye kadar pek çok nadir ve sekel bırakan hastalığa ve rahatsızlığa yönelik tedavilerle Kedrion, geniş ve giderek büyüyen bir tedavi yelpazesi sunmaktadır.

NADİR HASTALIKLAR
NADİR HASTALIKLAR
HEMATOLOJİ / HEMOFİLİ
- Aimafix 500 IU/ 10 ml IV infüzyon için liyofilize toz içeren flakon
- Emoclot 500 IU/ 10 ml IV İnfüzyonluk çözelti hazırlamak için Toz ve çözücü
- Emoclot 1000IU/10 ml IV İnfüzyonluk çözelti hazırlamak için Toz ve çözücü
İMMÜNOLOJİ / NÖROLOJİ
- Ig Vena 1g/20 mL IV Infüzyon için Çözelti
- Ig Vena 2,5g/50 mL IV Infüzyon íçin Çözelti
- Ig Vena 5g/100 mL IV Infüzyon için Çözelti
- Ig Vena 10g/200 mL IV Infüzyon için Çözelti
ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞI
ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞI
- Immunorho 300 mikrogram (1500 IU)/2 ml IM Enjeksiyon için Liyofilize Toz İçeren Flakon
- RhoGAM Ultra Filtered Plus 300 MCG (1500 IU) IM Enjeksiyon için Çözelti İçeren Kullanıma Hazır Şırınga
YOĞUN BAKIM VE TRANSPLANTASYON
YOĞUN BAKIM VE TRANSPLANTASYON
- Uman Albumin 20g/ 100 ml 50 ml IV İnfüzyon için Çözelti İçeren Flakon
- Uman Albumin 20g/ 100 ml 100 ml IV İnfüzyon için Çözelti İçeren Flakon
TERAPÖTİK ALANLAR
Araştırma, geliştirme ve inovasyon konusunda süregelen taahhüdümüz, tüm dünya genelinde nadirveya sekel bırakıcı bir hastalığı olan insanların tedavi ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamaktadır.

Nadir Hastalıklar
Nadir hastalıklar ciddi, çoğunlukla kronik ve ilerleyici hastalıklardır. Binlerce nadir hastalıkvardır. Bugüne kadar altı ila yedi bin adet nadir hastalık keşfedilmiş olup tıp literatüründedüzenli olarak yeni hastalıklar tanımlanmaktadır. Nadir hastalıkların sayısı ayrıca, farklıklinik tabloları/bozuklukları sınıflandırırken kullanılan özgüllük derecesine de bağlıdır.Bugüne kadar tıp alanında bir hastalık, sağlık durumunda tek bir tedaviyle benzersiz birsemptom gelişimi olarak kendisini gösteren bir farklılaşma olarak tanımlanmaktadır. Birgelişimin benzersiz nitelikte kabul edilip edilmemesi tamamen analizimizin tanım düzeyinebağlıdır.Birçok nadir hastalıkta, semptomlar ve bulgular, Hemofili ve Primer İmmün Yetmezliklerdeolduğu gibi doğumda veya çocuklukta görülebilmektedir.
Referanslar:
https://www.orpha.net
Hemofili, kanın normal şekilde pıhtılaşamamasıyla sonuçlanan doğumsal(konjenital) birkanama bozukluğudur. Bu hastalık kanda pıhtılaşma faktörü adı verilen bir proteinineksikliğinden kaynaklanır. Hemofili hastalarında kolayca ve çoğunlukla da aşırı derecedekanama meydana gelir. Tedavi edilmemesi durumunda hemofili hayatı tehdit ediciolabilmektedir. İki ana hemofili türü vardır: “Hemofili A” en yaygın türdür ve PıhtılaşmaBu belge Bilim Departmanı tarafından yayınlanmıştır 15.05.2020
Faktörü VIII olarak bilinen unsurun eksikliğinden kaynaklanırken “Hemofili B” isePıhtılaşma Faktörü IX eksikliğinden kaynaklanır.Hemofilinin görülme oranı yaklaşık her 10.000 doğumda 1’dir ve “X’e bağlı” bir hastalıkolduğu için erkeklerde daha çok yaygındır. Dünya genelinde bu hastalığı taşıyan insansayısının yaklaşık 400.000 olduğu tahmin edilmektedir. Hemofili A, Hemofili B’den dahayaygın olup tüm vakaların %80-85’ini temsil eder.
Tanı
Aşağıda belirtilen öykülere sahip hastalarda hemofiliden şüphelenilmelidir:
- Erken çocukluk döneminde kolay morarma.
- Özellikle eklemlerde, kaslarda ve yumuşak dokularda spontan kanama (belirgin/bilinen bir nedeni olmayan kanama).
- Travma veya ameliyat sonrası aşırı kanama.
Kesin tanı, Pıhtılaşma Faktörü VIII veya IX eksikliğini tespit etme amaçlı bir kan tahliline bağlıdır.
Her Hemofili türü farklı bir tedavi gerektirdiğinden, doğru teşhis önemlidir.
Tedavi
Hemofili, eksik pıhtılaşma faktörünün replasmanıyla oldukça başarılı bir şekilde yönetilebilir. Tedavi, “ihtiyaç durumunda” – yani aktif kanamanın tedavisi şeklinde, ya da “profilaktik” – yani pıhtılaşma faktörü seviyelerini düzenli muhafaza ederek kanamanın önlenmesi şeklinde olabilir. Bu faktörlerin rahatlıkla temin edilebildiği gelişmiş ülkelerde, Hemofili hastası erkeklerin ortalama yaşam süresi nüfustaki erkeklerle tamamen aynıdır.
Her iki pıhtılaşma faktörü de bağışlanan insan plazmasından ayrıştırılabilir ve ayrıca rekombinant DNA teknolojisi aracılığıyla da üretilebilir. Aralarından seçim yapılabilecek birçok ticari marka olmakla birlikte bu seçim genellikle elverişliliğe, erişime, fiyata ve faktörü etkisiz hale getiren antikor geliştirme riskine dayalı olarak yapılır.
Referanslar:
Srivastava A. v.d. Guidelines for the management of Hemophilia. Haemophilia (2012), 1-47.
Mannucci PM v.d. How we choose factor VIII to treat Hemophilia. Blood (2012) cilt 119, sayı 18, 4108-4114
En yaygın kanama bozukluğu von Willebrand hastalığıdır (VWD). Bu hastalık doğumsaldır.(konjenitaldir ve kanın pıhtılaşması bakımından asli öneme sahip von Willebrand Faktörü olarak bilinen bir plazma proteinindeki eksiklik veya anormallikten (adını bu bozukluğu ilk tanımlayan Fin doktordan almıştır) kaynaklanır.
Von Willebrand Faktörü (VWF), kandaki trombositlerin damar duvarına yapışmasına yardımcı olarak bir kan damarı yırtığının olduğu noktada pıhtı oluşturan “tutkal” görevi görür. Ayrıca pıhtılaşma faktörü Faktör VIII’i bağlar ve stabilize eder, bu nedenle VWD hastalarında VWF aktivitesi yoksunluğu, dolaşımda Faktör VIII’in erken eliminasyonuna neden olarak vücudun kanamayı durdurma kabiliyetinde çift taraflı bir zafiyete yol açar. VWD hastaları normal miktarlarda Faktör VIII üretir, ancak VWF eksikliğinde pıhtılaşma faktörü, tip I ve III VWD hastalarında olduğu gibi sistemde işlevini yerine getirmeye yetecek kadar uzun süre kalmaz.
Hastalığın genel olarak bilinen üç formu vardır:
- Tip I: Von Willebrand Hastalığı’nın en yaygın ve en hafif formudur. Von Willebrand Faktörü seviyeleri normalin altındadır ve yine Faktör VIII seviyeleri de düşük olabilir.
- Tip II: Von Willebrand Hastalığı’nın bu formunda normal ve yeterli Von Willebrand Faktörü mevcuttur ancak faktör anormaldir ve düzgün işlev göstermez. Faktördeki anormallik farklı olabilir ve buna bağlı olarak Tip II Von Willebrand Hastalığı’nın birkaç alt türü söz konusudur – bu alt türlerin belirlenmesi önemlidir çünkü tedavi alt türe göre değişir.
- Tip III: Çok düşük Faktör VIII seviyeleri eşliğinde VWF’nin neredeyse veya tamamen eksik olduğu en ağır Von Willebrand Hastalığı formudur.
Von Willebrand Hastalığı olan kişilerde kolay morarma; durdurulması zor olabilen sık burun kanamaları; ağır menstrüal kanamalar; ve yaralanma, ameliyat, doğum veya diş tedavisi sonrası normalden daha ağır ve daha uzun kanamalar yaşanabilir. En ağır formunda, hastalık spontan eklem ve organ kanamalarına yol açabilir ve yaşamı tehdit edebilir.
Bazı hastalar desmopressin asetat (DDAVP) enjeksiyonuna olumlu yanıt verir, ancak VWD için en etkili tedavi ve profilaksi – özellikle hastalığın daha ileri hallerinde – plazmadan türetilmiş Von Willebrand Faktörü ürünlerinin uygulandığı tedavidir.
Referanslar:
Federici AB. Classification and clinical aspects of von Willebrand disease. Yayın: Textbook of Haemophilia 2nd Edition, Lee CA, Berntorp E, Hoots K (editörler). Oxford: Wiley-Blackwell 2010. 302–308.
İmmün Sistem Bozuklukları genel olarak üç kategoriye ayrılır:
- Aşırı aktif veya uygun olmayan immün yanıt.
- Yetersiz immün yanıt.
- Otoimmün (kendi kendine hücum eden) yanıt.
Tehdit edici olmayan bir yabancı maddeye tepki veren aşırı aktif immün sisteme örnek olarak astım ve alerjiler verilebilir.
Bağışıklık yetersizliği (immün yetmezlikler) ve otoimmün bozukluklar genellikle daha ciddidir ve yaşamı değiştirici nitelikte olabilir.
İmmün yetmezlikler
İmmün sistemin parçalarından birinin eksik olması veya iyi çalışmaması immün yetmezlik olarak ifade edilir. Çoğu zaman bu kapsamda eksik veya bozuk T veya B lenfositleri ya da yetersiz antikor üretimi söz konusudur. Bunun sonucu da, vücudun, aslında kolayca üstesinden gelinebilecek enfeksiyonlara karşı savunmasız olmasıdır.
İmmün yetmezlikler “Primer”, (yani doğum sırasında mevcut ve genellikle de genetik), ya da “Sekonder” olabilir. Sekonder İmmün Yetmezliklerin hastalık, beslenme yetersizliği, yaşlanma, belirli ilaçlar, kemoterapi ile radyoterapi ve stres dahil olmak üzere birçok nedeni vardır. En yaygın olmasa da muhtemelen en iyi bilinen immün yetmelik nedeni, AIDS’e (Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromu) yol açabilen İnsan İmmün Yetmezlik Virüsüdür (HIV).
Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanınan 185’e yakın Primer İmmün Yetmezlik vardır. En yaygın olanları antikor üretiminin söz konusu olduğu yetmezliklerdir ve bunlar Primer Antikor Eksiklikleri (PAD’ler) olarak adlandırılır. Bu bozukluklar, altta yatan kusurlar bakımından büyük ölçüde farklılık gösterir, ancak çoğu, düzenli İmmünoglobulin infüzyonları ile kontrol edilebilir ve semptomları hafifletilebilir.
Kedrion’un süregelen araştırma ve geliştirme çalışmaları, bu bozukluklara yönelik çeşitli İmmünoglobulin tedavileri ile sonuçlanmıştır. Primer Antikor Eksikliklerinde İmmünoglobulin replasman tedavisi beklenen yaşam süresini artırır ve enfeksiyon sıklığını ve şiddetini azaltır.
Referanslar:
Abbas K. v.d. “Le basi dell’Immunologia. Fisiopatologia del sistema immunitario”. Ed. Masson Elsevier 2006.
Otoimmün Hastalıklar
İnsan vücudu bazen kendisinin en büyük düşmanı haline gelebilir. Hâlâ tam olarak anlaşılmayan nedenlerden ötürü insan immün sistemi, kendisi ile kendi dışındaki unsurlar arasında ayırt etme kabiliyetinin bir kısmını yitirebilir ve vücuttaki normal sağlıklı hücrelere hücum etmeye başlayabilir. Bu, Otoimmün Hastalık olarak bilinen bir durumdur.
Milyonlarca insanı etkileyen pek çok Otoimmün Hastalık vardır ve bu hastalıkların insidansının dünya genelinde arttığı görülmektedir.
Aşağıdaki Otoimmün Hastalıklar, İntravenöz İmmünoglobulin (IVIg) tedavisinin endike olduğu ve onaylandığı hastalıklar arasındadır:
- İdiyopatik Trombositopenik Purpura (ITP) İmmün Trombositopenik Purpura veya Otoimmün Trombositopenik Purpura olarak da bilinen ITP, immün sistem, pıhtılaşma süreci için önemli olan kendi kan trombositlerine saldırdığında ortaya çıkan bir otoimmün kanama bozukluğudur. İyi anlaşılamayan nedenlerden ötürü lenfositler trombositlere bağlanan antikorlar üretir. Trombositler bu halde etkin olarak pıhtılaşmaz ve sonrasında da “yabancı” olarak tanınarak dalakta yok edilir. Tipik olarak sık ve anormal kanama görülür ve genellikle de döküntü (purpura) gibi görünebilen bir çok ufak çürük ile sonuçlanır.Çocuklarda genellikle bozukluğun birkaç ay içinde kendiliğinden düzelen akut formu görülürken, yetişkinlerde ise çoğunlukla uzun süreli tedavi gerektiren kronik bir durum meydana gelir. Hastalık nadir olup insidansı, 16 yaş altı grup için yılda 100.000 kişi başına 3 vaka, yetişkinlerde ise yılda 100.000 kişi başına 1,6 ila 2,68 vakadır. Hastalıkta ılımlı bir kadın baskınlığı söz konusudur.
- Referanslar:
Navarro RP v.d.; Considerations for the Optimal Use of Immunoglobulin. Am J Manag Care. 2012;18:S67-S78
Abrahamson PE. The incidence of idiopathic thrombocytopenic purpura among adults: a population-based study and literature review. Eur J Haematol..2009 Aug;83(2):83-9.
- Kawasaki Hastalığı. Mukokutanöz Lenf Düğümü Sendromu olarak da bilinen bu hastalık, vücut genelinde kan damarlarının enflamasyonu ile karakterize bir vaskülit formudur. Ağırlıklı olarak beş yaşın altındaki (nadiren de sekiz yaşın üzerindeki) çocukları etkiler.
Uygun tedaviyle bu çocuklarda hastalık iyi bir seyir gösterir, ancak tedavi uygulanmazsa bu çocukların yaklaşık dörtte birinde koroner arter anevrizmaları dahil olmak üzere kalp problemleri gelişecektir. Kawasaki Hastalığı, gelişmiş ülkelerdeki çocuklarda, edinilmiş kalp hastalığının önde gelen nedeni haline gelmiştir.
Kawasaki Hastalığı’nın nedeni halen bilinmemekte olup araştırmacılar bunun bir enfeksiyon mu yoksa bir otoimmün yanıt mı olduğu konusunda fikir ayrılığına düşmüştür, ancak etkin tedavide Ağırlıklı İntravenöz İmmünoglobuline yer verilir. - Referanslar:
Uehara R, Belay ED. “Epidemiology of Kawasaki disease in Asia, Europe, and the United States” J Epidemiol 2012; 22 (2): 79-85
Takahashi K v.d.; Pathogenesis of Kawasaki disease. Clinical and Experimental Immunology, 2011; 164 (Ek 1): 20-22
Newburger JW. Diagnosis, treatment, and long-term management of Kawasaki disease: a statement for health professionals from the Committee on Rheumatic Fever, Endocarditis, and Kawasaki Disease, Council on Cardiovascular Disease in the Young, American Heart Association. 2004;114:1708–1733
Guillain-Barré Sendromu
Bu sendrom, immün sistemin miyeline veya Periferik Sinir Sistemindeki sinirlerin dış örtüsüne (ve bazen de bizzat sinirlere) saldırdığı nadir görülen (100.000 kişide sadece 1-2 vaka) bir Otoimmün Hastalıktır. Hasar, bacaklarda karıncalanmaya ve zayıflığa yol açar ve yaşamı tehdit eden felce kadar ilerleyebilir.
Semptomlar genellikle günler, haftalar ve hatta aylar boyunca stabil olduklarında günler veya haftalar içerisinde en ağır hale ulaşır. En ağır vakalarda dahi çoğu insan iyileşmektedir, ancak iyileşme süreci birkaç hafta kadar kısa veya birkaç yıl kadar uzun sürebilir. Otoimmün yanıtın nedeni bilinmemekle birlikte bazen enfeksiyon, ameliyat veya aşı ile tetiklenir.
Guillain-Barré sendromu için semptomları azaltabilen ve iyileşmeyi hızlandırabilen bir tedavi, yüksek doz İmmünoglobulin tedavisidir.
Kronik İnflamatuvar Demiyelinizan Polinöropati
CIDP, bir Otoimmün Bozukluk olan Guillain-Barré sendromunun periferik sinirlerin demiyelinizasyonunun neden olduğu, duyu kaybı, motor güçsüzlük ve duyusal semptomlarla sonuçlanan kronik bir formu olarak düşünülebilir.
Hastalığın tahmini prevalansı 100.000 kişide 0,8 ile 8,4 arasında değişmektedir. CIDP çoğunlukla sakat bırakıcı nitelikte olup hastaların %50’den fazlası geçici sakatlık yaşamakta, yaklaşık %10’u da nihayetinde kalıcı olarak sakat kalmakta veya hayatını kaybetmektedir.
CIDP’nin nedeni halen bilinmemekte olup bir immün patogenezi destekleyen veriler mevcuttur. Plazmaferez (plazma değişimi), oral kortikosteroidler ve İntravenöz İmmünoglobulin (IVIg) tedavisi etkili tedavilerdir, ancak kalıcı sinir hasarını önlemek için bu tedavilere erken başlanmalıdır.
Referanslar:
Pithadia AB v.d.; Guillain-Barre syndrome (GBS). Pharmacological Report 2010; 62: 220 – 232
Köller H v.d.; Chronic inflammatory demyelinating polyneuropathy. N Engl J Med.2005 Mar 31;352(13):1343-56.
Mahdi-Rogers M v.d.; Overview of the pathogenesis and treatment of chronic inflammatory demyelinating polyneuropathy with intravenous immunoglobulins. Biologics. 2010 Mar 24;4:45-9.
E. Nobile Orazio. Intravenous immunoglobulin versus intravenous methylprednisolone for chronic inflammatory demyelinating polyradiculoneuropathy: a randomised controlled trial. Lancet Neurol 2012; 11 (6): 493-502

Anne ve Çocuk Sağlığı
Anne ve Çocuk Sağlığı alanımız, Fetüs ve Yenidoğanın Hemolitik Hastalıklarına ve Hepatit B’nin dikey (anneden çocuğa) bulaşmasına yoğunlaşmaktadır.
Bunlar, fetüs veya yenidoğan için gerçek bir tehdit oluşturan ve en ağır vakalarda ölüme yol açabilen ciddi ve sakat bırakıcı hastalıklardır.
Günümüzde her iki hastalık da tüm hamile kadınların risk altındaki durumları tespit etme bakımından taranması ve sonradan doğru bir profilaksinin uygulanması yoluyla kolayca önlenebilmektedir.
Ancak, elimizde etkili ve invaziv olmayan bir tedavi olsa da, dünya genelinde birçok ülkede bu tedaviye erişim halen nadirdir veya yoktur.
Maternal-fetal kırmızı hücre antijen uyumsuzluğu, alloimmünizasyona, maternal İmmünoglobulin transplasental geçişine ve Fetus ve Yenidoğanın Hemolitik Hastalığına (HDFN) yol açabilir.
Eritroblastozis Fetalis olarak da adlandırılan Fetus ve Yenidoğanın Hemolitik Hastalığı (HDFN), bir annenin ve doğmamış çocuğunun farklı ve uyumsuz kan gruplarına sahip olması durumunda ortaya çıkabilen bir durumdur. Fetüsün birkaç kırmızı kan hücresi dahi hamilelik sırasında plasentayı geçip annenin dolaşım sistemine girerse, bunlar annenin immün sistemi tarafından “yabancı” olarak algılanır ve immün sistem bunlara saldırı için antikorlar üretir. Bu antikorlar buradan geri çıkıp fetüse dönerse, fetal kırmızı kan hücrelerini yok etmeye başlar.
Antikorların oluşması zaman aldığından ilk çocuk ciddi şekilde etkilenmeyebilir, ancak annenin immün sistemi bu uyumsuz kırmızı kan hücrelerine karşı artık duyarlı hale gelecek ve benzer uyumsuzluğun söz konusu olduğu sonraki gebelikler ciddi tehdit altında olacaktır.
En ciddi HDFN türü, annenin Rh Negatif, fetüsün ise Rh Pozitif kan grubuna sahip olduğu Rh uyumsuzluğundan kaynaklanan türdür. HDFN çok ağır olabilse de nadirdir ve önlenebilir niteliktedir.
Anti-D antijeni İmmünoglobülini ile yapılan Pasif Bağışıklama, Rh(D)-negatif kadınları Rh(D)-pozitif kırmızı kan hücrelerine karşı duyarlılıktan korur.
Rutin Antenatal Anti-D Profilaksisinin (RAADP) kullanılması, RhD allosensitizasyonuna bağlı HDFN insidansını ve mortalitesini keskin bir şekilde azaltmıştır. Öte yandan, anti-Rh(D) immünoglobulin profilaksisi ortaya çıksa da, son 50 yılda dünya genelinde Rh hastalığına bağlı şiddetli morbidite ve ölüm sadece yaklaşık %50 oranında azalmıştır.
Referanslar
Visser v.d. The continuing burden of Rh disease 50 years after the introduction of anti-Rh(D) immunoglobin prophylaxis: call to action. Am J Obstet Gynecol. 2019 Sep;221(3):227.
Liumbruno v.d. The role of antenatal immunoprophylaxis in the prevention of maternal-foetal anti-Rh(D) alloimmunisation. Blood Transfus 2010; 8:8-16
Bowman JM. Controversies in Rh prophylaxis: who needs Rh immune globulin and when should it be given? Am J Obstet Gynecol 1985; 151: 289-94.
Clarke CA, Donohoe WTA, McConnell RB, v.d. Further experimental studies on the prevention of Rh haemolytic disease. Br Med J 1963; 1: 979-84.
HBV pozitif kadınlar, HBV’yi bebeklerine bulaştırabilmektedir. Batı Pasifik Bölgesi ve Afrika gibi HBV bakımından endemik bölgelerde, genel nüfusun %20’ye varan kısmı kronik olarak enfekte olup perinatal/neonatal ve çocukluk çağı enfeksiyonları taşıyıcı rezervuarının genişletilmesinde birincil mecra özelliği göstermektedir.
Kronik HBV enfeksiyonu, onlarca yıldır asemptomatik olsa bile, nihayetinde siroz ve hepatoselüler karsinoma (HCC) bağlı ölümle sonuçlanabilmektedir. HBV’nin anneden çocuğa bulaşması artan bir HCC riski ile ilişkilendirilmiştir. Sonuç olarak, perinatal ve erken çocukluk çağı enfeksiyon insidansının yüksek olduğu Asya ve Afrika ülkelerinde siroz veya HCC’ye bağlı ölüm (yarısından fazlası HBV enfeksiyonuna bağlı olmak üzere) yaygın olup ilk on ölüm nedeni arasındadır. Dolayısıyla, başlangıçtan itibaren, çocuklarda kronik enfeksiyonun önlenmesi, HBV bağışıklama stratejilerinin temel bir bileşeni olmuştur.
Anneden çocuğa dikey HBV bulaşını azaltmak için günümüzde tavsiye edilen uygulama, doğumda veya doğumdan kısa bir süre sonra HBV aşısının yapılmasına ve eş zamanlı olarak hepatit B immün globulin (HBIG) uygulamasına dayalıdır. Küçük ama büyüyen veri yığını, bebek için aşıya ve HBIG’e ilave olarak anneye hamileliğin üçüncü çeyreğinde NA tedavisi uygulanmasının, bebeğe HBV bulaşını da azaltabildiğini ortaya koymaktadır.
Referanslar
Silverman, N, Glob. libr. women’s med., ISSN: 1756-2228) 2008; DOI 10.3843/GLOWM.10181.
Lee C., Gong Y., Brok J. v.d. Effect of hepatitis B immunization in newborn infants of mothers positive for HBsAg: systematic review and meta-analysis, BMJ 2006;332:328-336
Beasley R.P. Rocks along the road to the control of HBV and HCC. Ann Epidemiology 2009;19:231-234 Red Book, güncel sürüm 2018-2021
Guidelines For The Prevention, Care And Treatment Of Persons With Chronic Hepatitis B Infection, Who, March 2015

Yoğun Bakım Ve Transplantasyon
Kritik bakım olarak da adlandırılan yoğun bakım; travma, yanık, kaza, sepsis, ciddi solunum problemleri ve karaciğer nakli gibi akut, yaşamı tehdit edici hastalık veya yaralanma yaşayan hastalara uygulanan yakın takip ve tedavidir.
Hepatit B virüsü (HBV) enfeksiyonunun neden olduğu kronik hepatit B (KHB); dünya genelinde tahmini 350 milyon insanı etkileyen önemli bir küresel sağlık sorunu olmaya devam etmekte olup siroz ve karaciğer kanseri de dahil olmak üzere KHB komplikasyonlarına bağlı her yıl 786000’den fazla kişi hayatını kaybetmektedir. KHB, yeni tanısı konan vakaların en az %50’sinden sorumlu olan hepatosellüler karsinomun (HCC) önde gelen nedenidir. Ayrıca, HCC, Kuzey Amerika’da 5 yıllık sağkalım ve en hızlı artan kanser ölüm oranı gibi iç karartıcı istatistiklerle dünyada kansere bağlı ölümlerin üçüncü önde gelen nedenidir.
Karaciğer nakli (LT), KHB’ye bağlı karaciğer yetmezliği, siroz ve HCC hastalarında en etkili tedavidir. Ancak, LT ardından HBV reaktivasyonu önemli bir klinik zorluk olarak ortaya çıkmaktadır. Yüksek doz hepatit B immünoglobulin (HBIG) ve anti-viral ilaçlarla uygulanan profilaksi, viral replikasyonu baskılayarak ve uzun dönemi sağkalımı artırarak LT’de kayda değer ilerleme sağlamıştır.
Klinik uygulamaya girmeden önce, nakil yapılan hastaların %80’inden fazlasında nakil sonrası yeni HBV enfeksiyonu meydana gelmiş olup 5 yıllık greft ve hasta sağkalım oranları sadece %50 olarak gerçekleşmiştir. Bugün, HBIg/nükleosit/nükleotid analog profilaksisinin kullanılmasıyla, Kuzey Amerika ve Avrupa’daki transplantasyon programlarında, hastaların %90’dan fazlasında HBV nüksünün önlenmesi beklenebilmektedir.
Hepatit B bulaşıcıdır, ancak doğum sırasında annelerden bebeklere sirayet edebilmektedir. Bu bulaş, bebeğe ya tek başına ya da günümüzde önerildiği gibi hepatit B aşısıyla beraber doğum sonrası hemen HBIg’nin uygulanmasıyla belirgin olarak azaltılabilmektedir.
Referanslar:
El-Serag HB. Epidemiology of viral hepatitis and hepatocellular carcinoma. Gastroenterology. 2012;142:1264–1273.e1. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
Durantel D, Zoulim F. New antiviral targets for innovative treatment concepts for hepatitis B virus and hepatitis delta virus. J Hepatol. 2016;64:S117–S131. [PubMed] [Google Scholar]
Ryerson AB, Eheman CR, Altekruse SF, Ward JW, Jemal A, Sherman RL, Henley SJ, Holtzman D, Lake A, Noone AM, v.d. Annual Report to the Nation on the Status of Cancer, 1975-2012, featuring the increasing incidence of liver cancer. Cancer. 2016;122:1312–1337. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
Song GW, Ahn CS, Lee SG, Hwang S, Kim KH, Moon DB, Ha TY, Jung DH, Park GC, Kang SH, v.d. Correlation between risk of hepatitis B virus recurrence and tissue expression of covalently closed circular DNA in living donor liver transplant recipients treated with high-dose hepatitis B immunoglobulin. Transplant Proc. 2014;46:3548–3553. [PubMed] [Google Scholar]
Nair S, Perrillo RP. Yayın: BoyerTD, ed: Hepatology (4th edn). Philadelphia: Saunders, 2003: 959.
Realdi G, Fattovich G, Hadziyannis S, v.d. Survival and prognostic factors in 366 patients with compensated cirrhosis type B: a multicenter study. The Investigators of the European Concerted Action on Viral Hepatitis (EUROHEP). J Hepatol 1994; 21: 656^666.
Arianeb Mehrabi, “The role of HBIg as hepatitis B reinfection prophylaxis following liver transplantation” Langenbeck’s Archives of Surgery June 2012, Cilt 397, Sayı 5, ss 697-710.
American Academy of Pediatrics. Hepatitis B. Yayın: Peter G, editör. 1997 Red Book. Report of the Committee on Infectious Diseases. 24th ed. Elk Grove Village, Ill: American Academy of Pediatrics; 1997. ss. 247–260.
Albümin, insan vücudunda dolaşımdaki en bol bulunan proteindir ve toplam plazma protein içeriğinin yaklaşık %50’sini oluşturur.
Albümin, terapötik kullanım amacıyla insan plazmasından üretilen ilk plazma proteindir. Son yıllarda elde edilen bilimsel kanıtlar, albüminin klinik olarak anlamlı çok sayıda işleve sahip olduğunu açıkça göstermiştir: iyi bilinen onkotik gücün yanı sıra, albümin onkotik olmayan özellikler başlığı altında toplanabilen pek çok başka aktivite de gerçekleştirir. Bunlar: Bağlama, Taşıma ve detoksifikasyon, Antioksidan etkinlik, Enflamatuar ve immünolojik yanıtın modüle edilmesi, Antitrombotik etkinlik, Kapiler geçirgenlik ve endotelyal stabilizasyon, Asit-baz dengesinin ayarlanması.
Onkotik aktivite, dolaşımdaki uzun yarılanma ömrü ve toplam yarılanma ömrü ile birlikte albümini mükemmel bir plazma genişletici haline getirmekte, bu da günümüzde albüminin özellikle kritik durumlarda klinik hekimlikte kullanılmasının ana nedeni olmaktadır. Onkotik olmayan aktiviteler, yetersiz plazma hacmi probleminin karaciğer sirozu, sepsi/septik şok, yanıklarda olduğu gibi proinflamatuar bir durumla ilişkili olduğu birçok tıbbi rahatsızlıkta önemli bir terapötik rol oynar.
Tüm bu özellikler, diğer sıvıların ya kontrendike olduğu ya da önemli bir terapötik etkisinin olmadığı birçok klinik durum için albümini önemli bir ilaç haline getirmektedir.
Referanslar:
Quinlan GJ, Martin GS, Evans TW. Albumin: biochemical properties and therapeutic potential. Hepatology 2005; 41:1211–1219.
Fanali G, Di Masi A, Trezza V, v.d. Human serum albumin: from bench to bedside. Mol Aspects Med 2012; 33: 209-90.
Vincent J-L, Russell JA, Jacob M, v.d. Critical Care 2014;18:231-41
Garcia-Martinez R, Caraceni P, Bernardi M, Gines P, Arroyo V, Jalan R. Albumin: pathophysiologic basis of its role in the treatment of cirrhosis and its complications. Hepatology 2013; 58:1836-46.
Taverna M, Marie AL, Mira JP, Guidet B. Specific antioxidant properties of human serum albumin. Ann Intensive Care. 2013
Schött U, Solomon C, Fries D, Bentzer P. The endothelial glycocalyx and its disruption, protection and regeneration: a narrative review. Scand J Trauma Resusc Emerg Med. 2016 Apr 12;24:48.
Antitrombin, pıhtılaşma sürecinde önem arz eden bir plazma enzimi olan Trombini inaktive eden bir plazma proteinidir. Antitrombin bu nedenle güçlü bir antikoagülan özelliği gösterir ve sepsis, çoklu travma, ciddi yanıklar, gebelik komplikasyonları, kapsamlı cerrahi vb. sonucu Yaygın İntravasküler Pıhtılaşmaya (DIC) bağlı sonradan edinilen antitrombin eksikliğini tedavi etmek için kullanılır.
Antitrombin ayrıca, endike olduğunda, konjenital antitrombin eksikliği olan hastalarda klinik risk durumlarında (özellikle ameliyat sırasında veya doğum öncesi dönemde) derin ven trombozu ve tromboemboli profilaksisi için ve heparin ile ilişkili derin ven trombozunun ve tromboembolizmin ilerlemesini önleme amacıyla kullanılır.
PCC, sonradan meydana gelen protrombin eksikliğinde, bu eksikliğin hızlı şekilde düzeltilmesi gerekiyorsa, kanamanın tedavisi edilmesine ve perioperatif kanama profilaksisine yönelik bir insan plazma koagülasyon faktörleri kompleksidir.
PCC ayrıca, saflaştırılmış spesifik pıhtılaşma faktörü ürünü mevcut olmadığında, K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinden herhangi birinin konjenital eksikliğinde kanama tedavisi ve perioperatif profilaksi için de kullanılır.
Referanslar:
Rita Garcia-Martinez. Albumin: Pathophysiologic Basis of Its Role in the Treatment of Cirrhosis and Its Complications. Hepatology, Month 2013
Afshari A. Antithrombin III for critically ill patients (Review). The Cochrane Library 2009, Sayı 2
Sibylle A. Management of severe perioperative bleeding. Eur J Anaesthesiol 2013; 30:270–382
Kuduz, prolifik olarak ölümcül olan bir zoonotik hastalıktır. Kuduza bağlı insan ölümleri, aşılar ve insan kuduz immünoglobulini (HRIG) kullanılarak uygulanan profilaksi sayesinde nadirdir ve neredeyse %100 başarı oranları sağlamaktadır. Kuduza bağlı ölümler, hastalar tıbbi yardım almadığında meydana gelmektedir. Bu durum çok sık olmasa da, geçen yıl içerisinde önüne geçilebilir ölümler bildirilmiştir.
Bu hastalığın enderliği ve dolayısıyla da kliniklerde, hastanelerde ve eczanelerde bildirilen vakaların düşük insidansı göz önüne alındığında, sağlık profesyonellerinin, hastalığın semptomlarını hemen tanıyabilecek şekilde patoloji hakkında ve kuduz aşısı ile birlikte İnsan Kuduz İmmünoglobulinlerine dayalı profilaksi temin etmeye ve uygulamaya yönelik tedbirler hakkında doğru bilgiye sahip olmaları zaruridir.
Referanslar:
The burden of rabies. Son inceleme, 25 Eylül 2017. Erişim: 4 Mart 2019 https://www.cdc.gov/features/dsrabies/index.html
HABERLER
Kedrion Biopharma, Prometic'i satın alarak Kuzey Amerika'da büyüyor
Kedrion, Kuzey Amerika’da Prometic Life Sciences Inc. şirketinin satın alımını tamamladığını duyurdu.
Québec, Laval’da 130 kişilik bir ekibe sahip olan Prometic, Konjenital Plazminojen Eksikliği için FDA onaylı ilk tedaviyi geliştirmiştir. Ryplazim® adlı yeni ilaç, körlüğe, solunum yetmezliğine ve diğer ciddi komplikasyonlara yol açabilen Plazminojen Eksikliğinin tüm klinik belirtilerinin tedavisi için onaylanmıştır.
Kedrion, şuan 2022’nin ilk döneminde Amerika Birleşik Devletleri’nde bir lansman üzerinde çalışıyor.
Kedrion Yönetim Kurulu Başkanı Paolo Marcucci, Nadir hastalıktan müzdarip durumda olan hastalar için İhtiyaç duyulan tedavileri sunarak bu önemli ve stratejik kazanımı tamamladığımız için çok memnunuz” dedi.
Prometic faaliyeti için, Paolo Marcucci, “grup gelirlerimizin neredeyse yarısını elde ettiğimiz Kuzey Amerika’daki varlığımızı genişletmek stratejimizin bir parçası ” diye ekledi.
Prometic BioTherapeutics Inc.’in satın alınmasıyla Kedrion, geçen Haziran ayında, Québec Laval’daki plazma arıtma tesisini Liminal Biosciences Inc.’den satın aldığını ve yeni ürünün Amerika’da dağıtım ruhsatını aldığını duyurmasıyla başlayan bir dizi faaliyetleri tamamladı.
Paolo Marcucci, “Prometic anlaşması grubumuza daha ileri bir saflaştırma teknolojisi getiriyor”. “Ancak hepsinden önemlisi, bugüne kadar Konjenital Plazminojen Eksikliği için etkili bir tedavi görmemiş, uzun süredir tedavi bekleyen hastalara ulaşmamızı sağlıyor” dedi.
Kedrion CEO’su Val Romberg de Prometic’in satın alınmasının en önemli yanının ihtiyacı olan hastalara ulaşılabilmesi olduğunu söyledi, “Ryplazim oldukça önemli çünkü hasta odaklı misyonumuzu yerine getirmemizi sağlıyor. Bu, nadir görülen Konjenital Plazminojen Eksikliği Tip 1’in tedavisi için FDA tarafından onaylı ilk ilaçtır, bu nedenle ürünün pazara verilmesinden büyük onur duyuyoruz.”
Val Romberg, Kedrion’un Québec’teki Laval tesisiyle birlikte Amherst / New York ve Winnipeg/Manitoba’da iki plazma toplama merkezi satın aldığını ekledi. “Kedrion ailesine yeni çalışma arkadaşlarımızın katılmasından heyecan duyuyoruz ve birlikte çalışmak; bu yeni tedaviyi mümkün olan en kısa sürede hastalara ulaştırmak için sabırsızlanıyoruz” dedi.
Büyüme planları 14 Ekim'de Ankara'daki Büyükelçilik resepsiyonunda açıklandı
Kedrion Biopharma’nın Türkiye’deki iştiraki Kedrion Betaphar, İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Massimo Gaiani tarafından 14 Ekim’de Ankara’daki İtalya Büyükelçiliği’nde düzenlenen resepsiyonda, şirketin genişleyen güçlü ürün portföyü ile Türk yönetici ve çalışanların işe alınmasıyla Türkiye’de doğrudan daha büyük bir yer edineceğini ve nadir hastalıkları olan Türk hastalar için daha fazla tedavi sunmayı planladığını duyurdu.
Kedrion Betaphar, daha fazla Türk personel istihdam etmeyi ve ülke ekonomisine daha somut bir şekilde katkıda bulunmayı hedefleyen bir hamle olarak halihazırda ruhsatlı tüm ürün portfoyünü eski iş ortağından devraldı.
Etkinliğe katılan seçkin konuklar arasında Türk hekimler, eczacılar, dernek temsilcileri, iş ortakları ve ülkede faaliyet gösteren diğer büyük İtalyan ilaç şirketlerinin temsilcileri vardı. Kedrion Biopharma’dan kurumsal temsilciler ve Kedrion Betaphar’dan tüm çalışanları da katıldı.
Büyükelçi, ” Sağlık sektöründe stratejik ürünler konusunda uzmanlaşmış bir İtalyan şirketinin Türkiye’de bir yatırım kararı almasına çok sevindim ” ifadesinde bulundu. Kedrion Biopharma’nın Başkanı Paolo Marcucci, “Kedrion tarafından geliştirilen bilgi birikiminin Türkiye’de nadir hastalıklardan muzdarip hastalara yardımcı olacağı için özellikle gurur duyuyoruz. Bu, kesinlikle iki ülkeyi birbirine bağlayan güçlü ekonomik ve ticari bağların göstergesi olduğu kadar Türkiye’nin her alanda İtalyan şirketleri için ilgi çekici fırsatlar sunduğunun da bir işaretidir.”
“G-20’nin en önemli üyelerinden biri olan Türkiye’deki varlığımızı büyütmekten heyecan duymaktayız. Böylece Kedrion, İtalya ile Türkiye arasında daha sağlam bir köprü kurmakta ve bu dönüm noktasını İtalya’nın büyükelçisi ile birlikte kutlamaktan mutluluk duymaktayız.” açıklamalarında bulundu. Paolo Marcucci, “Burada doğrudan bulunma kararı alarak yeni yatırımların yolunu açtık ve böylece çeşitli tedavi alanlarına yönelik ürün portföyümüzü genişletmek için daha fazla yatırım yapacağımızı öngörülmektedir.” diye ekledi.
Kedrion Betaphar’ın merkez ofisi Ankara’da olmak üzere Ankara ve İstanbul’da ofisi bulunmaktadır. Çalışanlar çok yakında yeni tesislerine taşınacak ve ürün depolama ve tasnif etme için yeni bir Ecza deposu inşa edilecektir.
Kedrion Betaphar Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Arslan, Kedrion’un Türkiye’deki kapsadığı alanın genişlemesinin ülke genelindeki hastalar için olumlu faydalar sağlayacağından emin olduğunu söyledi.
Kedrion-Betaphar firmasının Genel Müdürü Rıza Ommaty ise “Şirketin Türkiye’de varlığını, aynı zamanda hastalara daha yakından hizmet sunacağı ve böylece tedavi olanaklarına daha kolay erişecekleri anlamına geliyor. IMS (Uluslararası Tıbbi İstatistikler) verilerine göre son bir yılda Türkiye’nin en hızlı büyüyen 7. İlaç firmasıyız, bu da bizleri onurlandırırken bir taraftan da hastalara karşı büyük bir sorumluluk duygusu yaratmaktadır.” ifadelerinde bulundu. Yakın zaman önce, Kedrion, Kanada’daki Liminal BioSciences Inc.’den Prometic’i satın almıştır. Prometic, Konjenital Plazminojen Eksikliği tip 1 ile yaşayan hastaların tedavisi için FDA onaylı ilk ürün olan yeni bir Plazminojen konsantresinin pazarlama faaliyetlerini yürütmektedir. Rıza Ommaty, tekrardan “Plazminojen Eksikliği diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bir sorun ve bu nedenle bu tedaviyi orta vadede Türkiye’deki hastaların kullanımına sunmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.” dedi.
Kedrion, Dünya Primer İmmün Yetmezlik Haftasına destek veriyor
Nadir hastalıklarla yaşayan insanlara her zaman yakın olan Kedrion Biopharma, 22 – 29 Nisan tarihlerinde yapılması planlanan Dünya Primer İmmün Yetmezlik Haftasına (PI WEEK 2021) destek vermenin gururunu yaşıyor. Bu, her şeyden önce erken tanı ve tedaviye hızlı erişim süreçlerini daha da iyileştirerek Primer İmmün Yetmezliği (PİY) olan hastaların sağlığını geliştirmeyi ve korumayı amaçlayan küresel bir proje.
Dünyanın dört bir yanından hasta derneklerinin, akademi dünyasının, şirketlerin ve kurumların desteği altında üst üste iki yıldan bu yana sanal ortamda hafta boyunca eğitsel çalışmalar, farkındalığı artırma çalışmaları ve tıbbi-bilimsel yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirilecek. Bu toplantıların ana başlıkları şöyle: PİY hastalarının, ihtiyaç duydukları tedaviyi almalarını temin etme noktasında plazma elverişliliğinin önemi; özellikle bu salgın döneminde en hassas insanların korunmasında aşılamanın kilit rolüne odaklanarak, hastaların güvenliği ve korunması; araştırma, erken tanı ve tedaviye daha iyi erişim sağlanması yoluyla hastaların yaşam kalitesinin artırılması. Hastaların yaşam kalitesini korumayı ve daha da geliştirmeyi amaçlayan bu perspektif ekseninde, Kedrion, PİY’li pediyatrik hastalarda %10 İntravenöz İmmünoglobulinin (IVIg) etkinliğinin, güvenliğinin ve farmakokinetiğinin ortaya konmasına yönelik olarak tasarlanmış bir faz 3 klinik çalışmaya ilk hastanın 31 Mart 2021 tarihinde kabul edilmesiyle teyit edildiği/kanıtlandığı üzere, geçen yıldan bu yana bu terapötik alandaki taahhüdünü sürdürdü.
Bu pandeminin en zor dönemlerinde bile, şirketimizin teknik ve ekonomik desteği ile PİY hastaları tarafından tasarlanan ve geliştirilen ilk uygulama olan PID GENIUS’a desteğimizi doğrulayarak Uluslararası Primer İmmün Yetmezlikler Teşkilatı (IPOPI) ile işbirliğimizi aynı ruhla sürdürdük. Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerindeki hasta dernekleri tarafından düzenlenen bir dizi projeyi destekleyerek Amerika İmmün Yetmezlik Vakfı’na (IDF) ve Jeffrey Modell Vakfı’na desteğimizi tekrarladık.
Dünya Hemofili Günü 2021, Kedrion hastaların yanında
17 Nisan 2021 tarihinde dünya genelinde kutlanan olan ve ikinci yılında da COVID-19 pandemisinin gölgesinde gerçekleşecek 2021 Dünya Hemofili Günü sebebiyle, Kedrion Biopharma, yakınlığını fiziksel mesafeleri aşarak hastalara, ailelerine ve yakınlarına hissettirmenin gururunu yaşıyor.
Dünya Hemofili Federasyonu (WFH) tarafından seçilen “Değişime uyum sağlamak – Yeni bir dünyada sürdürülebilir bakım” teması, küresel sağlık ekosistemini ve hastaların günlük yaşamlarını yakından etkileyecek olan yeni toplum, çevre ve kalkınma zorluklarıyla öne çıkan, sürekli olarak değişen ve hızla evrim geçiren bir dünyaya uyum sağlama ihtiyacını tasvir ediyor.
İtalya’da Kedrion, 15 Nisan’da Roma’da Palazzo dell’Informazione’ – Sala Mastai’de canlı yayınlanması planlanan ve İtalya Sağlık Bakanlığı himayesinde İtalyan Hemofili Merkezleri Birliği (AICE) ve Paracelsus Vakfı ile birlikte İtalya Hemofili Dernekleri Federasyonu (FedEmo) tarafından düzenlenen “Kronik olarak nadir: kaynakların takibinde olmalıyız” adlı etkinliği destekleyerek bu yıldönümünü andı. Yapılacak yuvarlak masa toplantısında, mevcut toplum hemşireliği hizmetlerine zemin hazırlayan sinerjilerin oluşturulmasından başlayarak ve teletıp gibi yenilikçi sağlık teknolojilerinin desteğiyle, İtalya’da tıbbi bağlamdan çıkarma (demedikalizasyon) olasılığına ilişkin tüm boyutlar analiz edilerek tartışılacak, burada amaç, esasen ulusal düzeyde paylaşılması gereken sistem yaklaşımını yerel düzeyde organize etmek ve yönetmek.
Pandeminin getirdiği güçlükler, hasta derneklerine ve tıp-bilim camiasına destek verme taahhüdümüzü engellemiş değil. İtalya’da, bu taahhüt, şu anda Milano’daki Università Cattolica del Sacro Cuore – “EngageMinds HUB” Araştırma Merkezi’nde yürütülmekte olan “Words in Hemophilia: Towards Patient Engagement” projesi; Kedrion tarafından dağıtılan Hemofili ilaçları için, erişimi daha zor durumda olan insanların sağlığını koruma amacıyla Nisan 2020’den bu yana faaliyet gösteren bir eve teslim hizmeti olan #KoalaACasaTua dahil olmak üzere, daha da yüksek bir hasta merkeziyetine ve katılımına ön ayak olmayı amaçlayan çeşitli projelere destek verilmesiyle sonuçlandı.
Kedrion’un son yıllarda doğrudan varlığını daha da güçlendirdiği Türkiye’de, Hemofili A tedavisinde replasman terapisinin rolünün değerlendirilmesine odaklanarak, koagülasyon bozuklukları alanındaki bilgiyi ve bilinci artırma taahhüdümüzü yerel tıp camiası ile birlikte sürdürüyoruz.
Avrupa’nın geri kalanında ve dünya genelinde, birkaç yıldır, Avrupa Hemofili Konsorsiyumu (EHC) tarafından düzenlenen PARTNERS projesini ve aynı zamanda koagülasyon bozuklukları tedavilerine erişimi artırmak üzere Dünya Hemofili Federasyonu’nu (WFH) destekliyoruz.
Aynı hedef ekseninde Kedrion, 2020’de aralarında Arnavutluk, Afganistan, Ermenistan, El Salvador ve son olarak da Filistin dahil olmak üzere dezavantajlı ülkelere yardım etme amacıyla İtalya Ulusal Kan Merkezi (CNS) ve birkaç İtalyan Bölgesi ile birlikte etik, şeffaf projeler üzerinde çalışmaya devam ediyor.
KARŞIDAN YÜKLEME ALANI
İhtiyaç duyabileceğiniz tüm belgeleri tek bir pratik indirme alanında bulun.
Dosyaları görüntüle

DOSYALARI İNDİR
İhtiyaç duyabileceğiniz tüm belgeleri tek bir pratik indirme alanında bulun.BİZE ULAŞIN
Kedrion'a gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz. Bizimle doğrudan telefon, faks veya mesaj formu göndererek iletişime geçebilirsiniz. Lütfen ilgi alanlarınıza veya sorgulama konunuza göre aşağıdaki bağlantıları takip edin.
SATIŞ İLE İLGİLİ VEYA GENEL BİLGİ TALEPLERİ
Ticari bilgiler için
TIBBİ VE BİLİMSEL BİLGİ TALEPLERİ
Daha fazla bilgi için alttaki Tıbbi Bilgi Talep Formunu doldurun.
FARMAKOVİJİLANS
Advers reaksiyon nasıl ve kime bildirilir